TR | EN
  • "Klasik çözüm yöntemleri dışında, hukuk düzeninde etkili neticeler ortaya çıkaracak çalışmaları ile yargılamada üzerine düşen görevini en etkin biçimde yerine getirmektedir"

MAHKEMELERDE HAKİM BULAMIYORUM

İş bu duyuru, adliyelerde hakim yokluğu nedeniyle duruşmalarımızın gereksiz ve anlamsız olarak altı ay sonrasına atılarak gün verilmesi nedeniyle iş bu durumun düzeltilmesi ve çözüm bulunması nedeniyle bir avukatın feryadıdır.



Yargılamanın ve adli işlemlerin başında bulunan Adalet Bakanına, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna, Bakırköy Adalet Komisyonuna ve İstanbul Barosuna yazılan bu feryatta şu hususlar dile getirilmiştir. Büyükşehirlerde ve bilhassa İstanbul’da avukatlık yapan bütün meslektaşlarımızın karşılaşmış olduğu iş bu sıkıntının kamuoyuna anlatılması ve tüm meslektaşlarımızın bu konu ile ilgili duyarlı davranmaları amaçlanmıştır.



İş bu satırların yazılmasının sebebi içerisinde bulunduğumuz adalet mekanizmasının veya adalet hizmetinin aksadığı, hiçe sayıldığı, umursanmadığı, hak ve hakkaniyetin ayaklar altına alınarak sürümcemde bırakıldığı, müthiş bir keyfiliğin hüküm sürdüğü, her şeyden önemlisi adaletin geciktirildiği ve geciken adaletin adalet olmadığı hususlarının bir hukukçu diliyle sizlere duyurulmasıdır. Sizlerden ricam, adli mekanizmanın – hizmetin içerisine inerek çözümler üretmeniz veya en azından hizmet içerisindeki biz avukatların feryatlarının dinlenmenizdir. Bizler avukat olarak halkı – vatandaşı temsilen adalet hizmetindeki üçlü ayağın birincisiyiz. Bizler davacı veya davalı vekiliyiz, alacaklı veya borçlu vekiliyiz, şüpheli ve sanık vekilleriyiz, mağdur veya katılan vekilleriyiz. Neticede bizler halkın sesiyiz. Bu feryada kulak vermeniz, halkın sesine kulak vermeniz olacaktır.



01 Temmuz 2011 tarihinden itibaren girmiş olduğum duruşmaların % 70 de hakimler izin veya rapor alarak duruşmalara girmemiş, bu hakimler yerine başka hakimler girmek zorunda kalmıştır. Yani adliyelerde hakim bulamıyoruz. Duruşmalara giren hakimler de davalar kendi davaları olmadığı için duruşmaları talik ediyor ve yeni duruşma günü vermekten başka bir yargılama yapmıyorlar. Temmuz 2011 tarihinde, hukuk mahkemelerinde verilen duruşmaların tümü Aralık 2011 veya Ocak 2012 tarihine, ceza davalarında ise bu tarihler Nisan 2012 veya Mayıs 2012 tarihlerine kadar uzayabiliyor. İş bu nedenle davalarımız gereksiz ve keyfi uygulamalar, izinler ve raporlar nedeniyle uzatılmış oluyor. Tanık dinlenecek dosyalarımızda hazır ettiğimiz tanıklarımız dinlenmiyor, bilirkişilere sevk edilecek dosyalar bilirkişiye gönderilmiyor. Karar aşamasında olan dosyalar karara çıkmıyor. Hakimler, çıkmış oldukları duruşmada başka hakimin yerine ara karar dahi oluşturmaktan aciz hale gelmiş durumdalar.



01 Temmuz 2011 tarihinden bu yana İstanbul Üsküdar 1. Aile Mahkemesinde 2010/284 esas sayılı dosyada, Üsküdar 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde, Bakırköy 1. İş Mahkemesinin 2010/753 esas sayılı dosyasında, Bakırköy 4 İş Mahkemesinin 2010/55 esas ve 2010/56 esas sayılı dosyalarında, Bakırköy 6 İş Mahkemesinde 2011/177 – 2011/178 – 2011/249 – 2011/ 250 – 2011/251 esas sayılı davalarda girmiş olduğum duruşmalarındaki mahkemelerin hakimleri ya izin almış veya rapor alarak duruşmalara girmemişlerdir. Hal böyle olunca izinli veya raporlu hakimler yerine duruşmalara giren diğer hakimler yalnızca duruşma günleri vererek davaları geçiştirmişlerdir. İş bu davalarda dinlenmesi gereken tanıklarım dinlenmemiş, bilirkişiye gitmesi gereken dosyalar bilirkişilere gönderilmemiş, ilgili ara kararlar gereğince işlem yapılması gereken dosyalarda işlemler, karar verilmediği için yapılamamıştır. Tüm bu davaların duruşmaları ise Aralık 2011 ve Ocak 2012 aylarına ertelenmiştir. Yani 6 veya 7 ay davanın sonuçlanması tehir edilmiştir. Şimdi bu adalet ise geciken adaleti halka – vatandaşa avukat olarak nasıl izah edeceğiz. Sonrasında adımız yalancı, sahtekar, düzenbaz avukata çıkıyor. Davalarda haklı olan vatandaşın umudu, geleceğe güveni ve adalet üzerindeki müspet izlenimi çökmüş olmuyor mu?



Adli tatilin kısaltılmış olması maalesef ki maalesef yargının hızlı ve adil işleyişine hiçbir fayda sağlamamıştır. Tam aksine sorumsuz ve keyfi davranışların önü açılmış, haklı vatandaşı – halkı, mağdur etmenin boyutları artmıştır. Yukarıda belirtmiş olduğum Bakırköy adliyelerinde iş mahkemelerinde açmış olduğum davaların neticesi 2.200 kişiyi yani 2.200 aileyi ilgilendirmektedir. Bu davalar seri davlara olup, haklı insanların hakkını aramaları ve adil karar almalarının önü bu şekilde kesilmiş olmuyor mu?



Hakim ve mahkeme sayısının artırılması, vardiya sisteminin getirilmesi, adli tatilin daha sistematik hale sokulması, usul yasalarındaki değişiklikleri yargıdaki fiili işleyişe göre yeniden düzenlenmesi, yargıya intikal etmeden önce ön uzlaşma kurullarının oluşturulması, basit usulle çözüm yollarının yaygınlaştırılması, kurumlar ile vatandaşlar arasındaki problemlerde hakem usulünün yaygınlaştırılması, adli işleyişin ve yargının daha seri ilerlemesi için avukatların yetki ve etkinliğinin artırılması, taraflar arasında ki çözüm yollarında avukatın arabulucu veya hakemlik vasfının artırılarak bu tür tutanak veya ilgili protokollerin karar düzeyine yükseltilmesi, delillerin veya ilgili kayıtların toplanmasında taraflara yetki verilerek usulün buna göre daha etkin hale getirilmesi, yargı işleyişinde hakim ve savcılar karşısında avukatın etkinliğinin ciddi boyutlara getirilmesi için yeni düzenlemelerin yapılması, hakim ve savcıların ekonomik ve sosyal durumlarının ciddi bir şekilde müspet olarak düzeltilmesi ve bu kişilerin halkın sesini daha iyi anlayabilmeleri için sosyal olayların içerisine daha fazla katılımlarının artırılması… neticede Türk Milleti adına karar verenlerin ve bu karar vericileri atayanların da milletin kendisi gibi davranması gerekir. Yani millet yerine kendilerini koyarak empati yapmak lazım. Bu söylediğimiz kişiler de milletten bir parçasıdır. Ancak makam ve mevki insanı milletten uzaklaştırdığını düşünüyorum. Kürsüye çıkan hakimin, karşısında hak arayan vatandaşın derdinden anlaması, izin veya rapor alırken kendi dava dosyalarının 7 ay sonra nasıl sonuçlanacağını endişe etmesi, düşünmesi, çözüm üreterek elini vicdanına koyarak işlem yapması gerekir. Karar merciinde olan insanların yükünü ve sorumluluğunu biliyoruz. Bu nedenle millet adına alınacak her kararda, yapılacak her işlemde adına karar verdiğimiz veya işlem yaptığımız o millet gibi davranmak gerekir.



Bu haklı feryadımızın dinleneceğini ve çözümler üretileceğini umut ediyoruz.